Hatıralar ve İnsan

Hatıralar dünyasının içinde, bulunduğumuz zamanın tüm gerçeklerini unutturacak bir çekicilik vardır. Buna kapılmayı çoğu insan sever. Kötü hatıraların geçtiğine sevinip güzel hatıralarınsa; ya içine dalıp aynı hissin sahtesini çağırarak ya da bu hatırayı bir daha yaşamak için umutlanarak mutlu olurlar.

Rüyalar ve Rüyada Gerçeklik Üzerine

Kırmızı ya da mavi hap… Matrix evreni dediğimizde akla gelen ikonik sahnelerden ilki budur genelde. Ancak filmi her izlediğimde, beni sorgulamaya iten başka bir sahne olmuştur; sevgili hainimiz Cypher’ın bir bifteği afiyetle mideye indirdiği sahne. O güzel, sulu ve lezzetli bifteği ağzına atmadan önce aklında tek bir şey var. Bifteğin gerçek olmadığı. Sevgili Cypher, bifteği yerken lezzet almadığından bahsetmese de gerçek sandığı hissin sanal olmasından rahatsız.

Kişilik Muharebeleri

Yalnız başınasın. Kafanın içindeki yüzyıl savaşları devam ediyor. Ateşkes sağlayamıyor bir türlü, birden fazla kişiliğin. Hepsi farklı çıkarlara odaklanmış. Hepsi, seni nasıl daha çok kullanabilirim düşüncesinde. Sen sadece et ve beyaz taş yığınısın. Hayvanlarda olanlardan farksız. Kişiliklerinin arasında bir o yana bir bu yana koşuşturan bir et yığını. Muhakemesi olmayan bu yüzden de başka sulu ve kıvrımlı bir etin içindeki fikirlerle yönlendirilmeye mecbur bırakılmış bir et yığıntısı.