Mektubun sağ alt köşesinde kırmızı bir kalemle yazılmış kargacık burgacık harfler vardı. Eğitim seviyesinin düşük olduğunu gösterir miydi bu? Bir ölçüt müydü bu? Ne olduğunu umursamadı çünkü düşünmesi gereken bu değildi. Mektuba döndü.
Golem I
Büyükçe, meşeden yapılma masanın az berisinde kalan pencereden içeri sızan ışık, zifirle kaplı odayı az da olsa aydınlatmıştı. Dışarıdan gelen gece kuşlarının sesleriyle birlikte segâh makamından yürüyen sobanın yanına serilmiş iki şiltede yatanlar ise Arap namlı Mustafa Ağa ve karısıydı. Az sonra iki ev ötedeki ufak, mahalle yardımıyla yapılmış caminin imamı Muzaffer Efendi de sabah ezanını okumaya başlayınca ezana eşlik etmeye başlayan köpekler yüzünden kalkan Mustafa Ağa şöyle bir etrafına bakınınca kendisini neyin kaldırdığını anladı.
Ayının Burma Bilezikleri
Ne kadardır yoldaydık ya da ne kadar daha gidecektik hatırlamıyorum. Tepemizdeki güneşe karşılık yoldan gelen rüzgârın koruması altındaydık. Mobiletin kulağımızı sağır eden sesi arasında bağırdım.
“Abi, bir yerde dur da az dinlenelim.”
Ses gelmedi ya da geldiyse de duymadım. Tekrar bağırdım.
Tsunami II
“. . .O anda, elinde parlayan bir şey görüyorum. Bir cam parçası ya da metal. Sivri ucu hafifçe boynumda geziyor. . . . “
Ruh Diyeti
Uzun koridordan ve birkaç parmaklıklı kapıdan geçtikten sonra, görüşme salonuna ulaştım. Bunun için çok uzun süre bekledim. Ellerim terliyordu. Boğazımda da bir düğüm oluştuğunu hissediyordum. Heyecanlandığımda hep böyle hissederim. Önümdeki gardiyan son kapıyı da açtı. Bana döndü, gözlerimin içine baktı.
Ebru Erdemoğlu’nun öyküsü Dümen Dergi’de!