1
Uyuyorum.
Uyanıyorum.
Kendisini her gün tekrarlayıp beni ayağa kaldıran, doğal bir döngü içindeyim.
Uyuyorum.
Yemyeşil söğüt ağaçlarının arasında mezar taşlarını görüyorum. Küçüklü büyüklü mermerler bize orada yatan kişilerin adını söylüyor, sanki bir önemi varmış gibi.
Beni sebepsiz yere huzursuz eden mezarlıktan çıkan yola girince isimleri okumaya başlıyorum.
Ece Elçin
Işık Ege
Berke Ergün

Arkamdan, tanıdık bir ses isimleri okumanın unutkanlık yapacağını söylüyor. Sese dönüyorum, kimse yok. Sadece daha fazla mezar taşı ve ölü bedenleri sömürerek büyümüş devasa ağaçlar var. Mezarlıktan çıkıyorum. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Eğer insanlara bakarsam, bana sinirleneceklerini hissediyorum bu yüzden sokağın ortasında yere bakarak yürüyorum. Asfalt yolun yamalı yüzeyinde adımlarımı sayıyorum.
Bir
İki
Üç
Dört
Kuş.

Bir kuş. Siyah bir kuşun cansız bedeni yerde yatıyor. Onu, alıp kenara koymak istiyorum ama korkuyorum. Ya elime aldığımda kediler bana saldırırlarsa? Üstünden atlayıp yürümeye devam ediyorum. Bu sefer yere bakmadan. İnsanlar en şık kıyafetlerini giymiş, herkes gülümsüyor. Neden güldüklerini bilmek, onlara katılmak istiyorum ama beni güldürecek bir sebep bulamıyorum. Yürüyorum. Bir bakkalı geçiyorum, sonra bir berberi. Yan yana dizilmiş dükkanlar bitmek bilmiyor. En sonunda bir dolmuşa binmek için durduğumda, veteriner kliniğinin önündeyim. Bahçede, iki köpek var. Hayır hayır, üç köpek. Gözlerini dikmiş, sinirle bana bakıyorlar. Sanki bana saldırmak istiyorlarmış gibi dişlerini gösterip hırlıyorlar. Korkuyorum. Hızlanıp dolmuşa binmeye çalışıyorum fakat çoktan hareket etmiş, arkasından koşuyorum ama bir taşa takılıp yere düşüyorum. Köpekler bana doğru aheste aheste yürüyorlar. Aceleleri yok kaçacak bir yerim olmadığını biliyorlar. En azından yerden kalkmalıyım, kalkamıyorum: görünmez bir güç beni yere sabitlemiş. Köpekler yakınımda, hırlamalarını duyabiliyorum. Çırpınıyorum. Faydasız. Bir şeyin çıplak ayağıma değdiğini hissediyorum. Dişleri. Zehirli bir yılan ısırığı kadar acıtıyor. Çığlık atmak için ağzım açılıyor ama tek bir ses dahi çıkmıyor. Tek yapabildiğim, bulutları izlemek. Diğer ikisinin de yanıma geldiğini görüyorum. Gri olan pençelerini sağ boşluğuma bastırıyor, siyah olan daha acımasız, kıyafetlerimi parçalayıp beni ısırıyor. Korkunç bir acı duyuyorum. Tarifi yok. Bulutlara bakarken dua ediyorum, “Lütfen, lütfen..” Sonunda kollarımı zorla kaldırıyor, yüzüme siper ediyorum. Köpekler organlarıma ulaşmaya devam ederken daha önce hiç duymadığım bir isim dökülüyor dilimden.
“Atlas.”
Ve ölüyorum.
Ya da uyanıyor

Devam edecektir.

Kapak İllüstrasyonu: “Portfolio Monster”, Frank Machalowski.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir