Hayat bi tür akış, ben de bi tür akışkanım. Vadilere taşan seller gibiyim. Sadece internette dalgalanıyorum. Sosyal hayatta Nil nehri gibiyim. Bazen sakin ve özlenen, bazen taşan kızan. Mısırlara integrali hesaplatan cinsten sorunlar çıkarabiliyorum. Kendimi en fazla bu kadar ifade edebilirim. Nolur beni rahat bırakın.
Ama bırakmayacaklarını biliyorum. Anlamsız şeyler içinde debelenirken sizi de içine çekmek isteyen insanlar var. Biliyorum dünyada çok fazla iş ve satacak çok fazla ürün var ama hepimiz birer gün izin alalım ve kuşların kendilerini nasıl yıkadıklarını izleyelim. Ben size spoiler vereceğim hepsi aynı sürelerde benzer şeyler yapıyorlar. Sonra bi kuş geliyor. “Oğlum,” diyor, “Kanadında kir var salak.” Yıkanan kuşun umrunda olmuyor ve uçup gidiyor. Giderken de aile fertlerini yakınlık derecesine göre anıyor. Sonra başka kuşlar gelip gitmeye devam ediyor.
Kaç kez yolda kaldık? Kaç kez otobüsü kaçırdık? Kaç kez para üstünü yanlış aldık? Hepimizin bir anısı var. Hepimiz aslında benzer şeyleri farklı tarihlerde ve coğrafyalarda yaşadık. Birimiz ballandıra ballandıra anlatırken diğerimiz sıkıla sıkıla dinledik. Evet. Hepsi yaşandı.
Özellikle tatsız olanlar. Aslında hepimiz birbirimize benziyoruz. Benzer şeyler yapıyoruz, tıpkı yıkanan kuşlar gibi. Hepsi aynı gelse de farklı olduklarının bilincindeyiz. Ama neden kuşların yıkanmalarını izlerken, birinin gelip “Ne yapıyorsun lan işin gücün yok mu,” demesi bize muhtemel geliyor. Sen bunalmış veya sıkılmış olabilirsin. Neden beni de çekiyorsun? Buna kendimce bi cevabım var. Çünkü toplumuz. Maalesef iş bölümü yapmayı unutmuş kimin nerede ne diyeceğini bilemeyen bir toplumuz.
Bu iş bölümü meselesi avcı veya toplayıcı toplumlarda daha basit. Hadi kapitalist düzen içinde elli yıl geçirmiş bir milyon nüfuslu bi şehirde iş bölümü yapalım. Sen bin kelimelik Kyoto gezi rehberi yaz. Hiç görmedin biliyorum ama özgün olsun. Anlamadın değil mi? İnternette en az okunan makaleyi Türkçeye çevir. Yoksa hiç görmediğin bir yer hakkında bin kelime yazmak biraz zor. Gördüğün yerler hakkında da zor aslında. Gördünüz mü avcı toplayıcı olsak Mert sen şurdan çalı çırpı getir ben de mangalı yakarım. İşi böldük ve bitirdik. Bin kelimelik Kyoto gezi rehberinin daha en az üç revizesi ve Kyoto’ya en yakın hava limanından şehir merkezine kaç km olduğunu ölçmek var. Km cinsinden gezi rehberini okusam “Km cinsinden de yazmışlar helal,” dedirtecek kadar doğru olacak. Eee iş bölümü bu zamanda böyle. Bütün bu karmaşaya rağmen nasıl diğerlerini konuşmayı başarıyoruz anlamış değilim. Başarılarımız, başarısızlıklarımız, saatlerdir aradığımız Instagram filtresini bulup hikâye atıp sonra saatlerce kaç kişi bakmış diye telefona gömülmek. İş bölümü. Üzücü. Boş verelim ya. Mert gezi rehberi de yazar, çalı çırpı da toplar. Diğerlerine de “Kanadında kir kalmış,” demek düşer ya da “Şu kim bu kim,” diyerek zamanları geçer. İş bölümü. Üzücü.
Gün batarken kanadı kirli olan kuş ve ben bir bankta oturduk. Bankın ucunda kabuğunu parçaladığı çekirdeği yedi. Uçmadan önce bana küfür etti. Kanadın kirli diyen kuşa benziyormuşum.