Özgürdüm, uçarı maviliklerce hür ve umursamaz
Ne vakit hissetmek sezsem kapardım kapılarımı açık sulara
Evet, özgürdüm! Bu yüzden kayboldum
Büyük hazları büyük engellerde buldum
Bu yüzden seçtim bilmediğim yolları
Yollarda sessiz bir çığlık gibi tezatlar vardı
Kurşun tüy, soğuk ateş, uyanık bir uyku…
Ağlamaklı bir sevinçten duyduğum mutluluğu anımsadım
Kelimler daha girift artık
Renkler daha buğulu.
Ve ağır bir ürperti geziniyor cümlelerimde
İşte özgürlüğün parmak uçlarında yürürken ki sesi
Duyuyorum
Yine de yitiriyorum üzerimdeki ağır hafifliği
Duyduğum uykuları kaçırır bir ses
Yankılı, uyumsuz ve biraz da tiz.
Yıpranmamış gençliğimin cesur ve engin zihninde
Çan sesleriyle kavga edercesine duyuyorum
Nefretle sevgi arasındaki incelik kadar ve
Çatlarcasına inanıyorum tınısına.
Bana dokunmasına izin vermeliyim
Fırtınaya kanat geremem küçük bir dal parçasıyken
Ağlayamam sesimin çıkmayacağını bile bile
Ve bu kadar çok isterken her şeyi
Bırakamam kendimi esaretin kollarına
Yolum uzun, özgürlüğe yürüyorum…
Latife Emekdar
Kapak İllüstrasyonu: Edward Hopper, “Morning Sun”, 1952