Çifte Kırma

Gök kubbe bütün ağırlığıyla bastırmış kaybolan ve kaybolacak dakikalar için telaşları da beraberinde getirerek derin nefesleri gerektirmeye başlamıştı. Gündüz ateşte kavrulmuş tarlalar ay ışığı altında dinleniyordu. Kavaklar her zamanki ıslığını tutturmuş, dallarını göğe uzatıyordu. Namazının son rekâtını kılıp kavaklara özenir gibi ellerini yaşama tutunurcasına göğe kaldırdı. İçeriden en küçüğün ağlayışını duyuyor her bağırışında karnı sıkışıyordu. Geçenlerde muhtara demişti, “Gel gidelim Tilki İsmet’in arabasıyla, gösterelim şu çocuğu bir hekime.”

Kadit Asef Bey

“Asef Bey, yirmi dört saat sonra idam edileceksiniz. Son arzunuz olarak hayat hikâyenizi anlatmak istediğinizi belirtmişsiniz. Sizi dinliyoruz.”
“Ben Asef Gasil. Sabık genel cerrahım, buraya gelene kadar da başarıyla görevimi idame ettirdim. Ufak bir ilçede orta hâlli bir ailenin oğlu olarak doğdum. Doktor olmaya, ölüm meselesini bir takıntı hâline getirdikten sonra karar verdim.