Benim salgından önce de boş zamanım çoktu. Biyolojik saatten falan anlamam. Vücudumun kendine has akşam ezanı vardır, ondan önce girmek zorundayım evime zaten Herkesin zihnini, bulabildiği her türden içerikle tepeleme doldurduğu bu günlerde, ben de birkaç tane tarih belgeseli izledim. Fark ettim ki belli başlı konularda insanlık olarak kocaman bir gemiye binip sonu olmayan yanlışlara yelken açmışız da haberimiz yok. Meğer hep bu tarihi kişilikleri “şunu yaptı, şunu etti, şöyle dedi” diye diye insanlıklarından sıyırmışız. Belirli bir programa sahip ve onu takip eden robotlara çevirmişiz. Yazısına dizisine denk geldikçe bu insanların günlük hayat cümlelerini nedense hiç kurmadığını görüyoruz. Belki de kuruyorlar ama bunları kaydeden kişi, kurum ve kuruluşlar bizi yanlışlara giden gemiye bindirmek istediler. Bilemiyorum. Ama emin olduğum bir şey varsa o da gelen hacı gemilerini gören Amerikan yerlilerinin ilk başta “Aboo!” dediğidir. Demişlerdir abi niye demesinler. Öyle belgesellerin yansıttığı gibi “Haaheyya”lar ile olacak iş değil bu. Duyguyu vermez bir kere. Hem zaten elde tüftüf, kafada tüyler kendine özgü “hastasına gider” denebilecek bir yaşam biçimini oturtup, gül gibi geçinip giderken ufukta güneşi kapatan tahta mülteci kamyonları görmek, öyle kolay tahayyül edilebilecek bir durum değil. Zor…

Bu topraklara gelecek olursak eğer, katran kıvamlı kinaye kazanında haşlanmış bir deyiş olan “Oldu paşam!” da ilk defa 1925 yılında şapka devrimi sırasında sarık ve fes sevicileri tarafından kullanılmıştır ki bunu hiçbir tarih kitabı yazmaz. Öte yandan 1071’de Alp Arslan sağ ayakla Anadolu’ya girdikten hemen sonra komutanlarına dönüp yüzünde muzaffer gülümsemeyle “Bayağı iyi güneş falan da alıyor yalnız bi temizlik şart, ondan sonra çiçek gibi olur buralar.” dememiş midir sanıyorsunuz? Demiştir. Peki ya Fatih? Üzerinde büyük bir baskı, ataları tarafından defalarca kuşatılmış bir şehri tekrar kuşatıyor, top döktürmüş yetmemiş “Ay ne alaka ya?” diyen bakışlara rağmen koca koca gemileri karadan yürütmüş gencecik hırs dolu zehir gibi bir hükümdar. Çabalarının meyve verdiğini görüp, koskoca surlardan içeri girdiğinde bir zafer narası olarak “İşte adamı böyle s*kerler!” deyip kılıcını gökyüzüne kaldırmıştır illa ki. Rönesans beyefendisi de olsa insan insandır. Sıkıcı kalemler tarafından dökülmüş kelimelerle dolu tarih bilimi empati yeteneğimizi köreltmemeli. İsterim ki bu tarih serüvenine bir de bu yönden bakın ve derhal rotası büyük yanlışlar olan o gemiden atlayıp sağduyu limanına yanaşın. Orada sizi bekliyor olacağım.

Oğuzhan Eren

One Reply to “Sağduyu Limanı”

  1. Güzel bir konu da güzel bir dert yanış örneği olmuş. Kesinlikle katılıyorum. Özellikle Fatih Sultan Mehmet her ne kadar büyük işler yapan Büyük bir adam olsa da batıdakiler onu Grand Turko diye tanısa da Çok haylaz bi çocuktu. O zafer narasını mutlaka atmıştır. Hatta belki de Akşemsettin bunun üzerine kafasına bi tane vurup” yavaş olm kendine gel ne diyosun”. Demiş bile olabilir.Şahsım adına eğer kitaplar da ve belgeseller de bunlar da eklenseydi Belki de tarihi zorunda olduğumuz için değil de gurur kaynağının yanında biraz da mizah kaynağı olduğu için seve seve ve güle güle öğrenirdik.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir