Seksen günde devri âlem yapmadım
Ama kendimi bildim bileli dört duvar gezdim
Zaman oldu devri âlemi tablo etti kendine bu dört duvar
Bazen – ise dört duvar dörde bölündü de,
Bir çerçeveye pay edemedi beni.
Oysa ikinci bir fotoğraf olup, herhangi bir yere iliştirmesine razı olurdum.
Herhangi: sol alt – üst, sağ alt – üst, belki orta alt – üst,
Ama fotoğrafın arkasına koyulup, tozlanmaya dahi izin vermemek,
İşte bu her köşede altüst olmaktı.
Olsun derdim sonraları, olsun.
İkindi güneşleriyle kavurdun muydu onu,
En afili manzaralara düşeş atmışa dönerdi.
Bir şımarırdı ki, fazla derdim düşlerin fazlası düşürür.
İnsan insana baka baka büyürdü de,
Duvar duvara baka baka büyür müydü?
Ondan derdim sonraları, çocuk şımarıklığıdır.
Hiç boyaya çekilen bir cila, insana giydirilen vatkalar gibi,
En âcizini dahi yüce göstermeye yeter miydi?
Tüm izleri, adanmışlıkları, aldatmışlıkları örtebilir miydi?
Örtmezdi. Zira geçmiş bir diğerinin geçmişiyle geçinebilirdi ancak.
Kısıtlanışımız duvarlardan değil, duvaklı duvarlardandır.
Dilârâ Bozacı
Kapak İllüstrasyonu: “Gökyüzündeki Sandalye”, Abidin Dino