Rüyalar ve Rüyada Gerçeklik Üzerine

Kırmızı ya da mavi hap… Matrix evreni dediğimizde akla gelen ikonik sahnelerden ilki budur genelde. Ancak filmi her izlediğimde, beni sorgulamaya iten başka bir sahne olmuştur; sevgili hainimiz Cypher’ın bir bifteği afiyetle mideye indirdiği sahne. O güzel, sulu ve lezzetli bifteği ağzına atmadan önce aklında tek bir şey var. Bifteğin gerçek olmadığı. Sevgili Cypher, bifteği yerken lezzet almadığından bahsetmese de gerçek sandığı hissin sanal olmasından rahatsız.

Egon Schiele ve Eserleri Üzerine Bir İnceleme

Egon Schiele dendiğinde akla ilk gelen eserler çıplak bedenler ve otoportrelerdir. Sanatçının, olanı farklı algıladığı her eserinden anlaşılır. Resmettiği insanların bedenleri olduğundan daha çirkin, yüzleri ise daha keskin ve serttir. Eserlerinde daha çok sulu boya ve kurşun kalem kullanmayı tercih eden Schiele’nin bazen bu iki tekniğe tebeşir karıştırdığı da bilinir.

Lolita

20. yüzyılla birlikte yükselişe geçen modernist akımın önemli temsilcilerinden olan ünlü yazar Vladimir Nabokov, Lolita romanıyla 1950’li yıllarda ve devamında büyük ses getirmişti. Kitabın ana konusunu oluşturan pedofili ve sorgulanan Amerikan aile yapısı o dönem için fazlasıyla çarpıcı olsa da, Lolita çok satanlar listesinde uzun bir süre yer tutmayı başarmıştı. İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde “müstehcen” konusu sebebiyle raflardan kaldırılmasına rağmen, Lolita yazıldığı dönemin en iyi romanları arasında yerini alıyor.

Gustave Courbet’nin “Taş Kırıcılar” (1849) Eserinin Tarihsel ve İkonografik İncelemesi: 19. Yüzyıl, İşçi Sınıfı, Realizm Akımı

Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından yazılan Komünist Manifesto (1848) kapitalist sınıfa karşı proletaryanın bir devrim ile ayaklanması ve egemen sınıf hâline gelmesini savunmaktadır. Bu manifesto kapitalizm tarafından ezilen işçi sınıfına bir çağrıdır: “Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!”