Yazar: Fatma Aliye
Kitap adı: Refet
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Basım Tarihi: 2018
Türk Edebiyatı’nın ilk kadın romancılarından biri olan Fatma Aliye Hanım, 9 Ekim 1862’de İstanbul’da doğmuştur. Tarihçi Ahmet Cevdet Paşa’nın kızıdır. Bir yandan babasından tarih dersleri alırken diğer bir yandan felsefe, sosyoloji gibi alanlarda kendini geliştirmiş, makaleler yazmıştır. İleri düzeyde Arapça ve Fransızca bilen Fatma Aliye, edebiyat yaşantısına 1889 senesinde George Ohnet’in “Volente” adlı romanını “Meram” adıyla çevirerek başlamıştır. Tanzimat Dönemi ile Osmanlı hayatına girmiş olan Batılılaşma ve modernleşme hareketinin kadın meseleleri ayağında karşımıza çıkan Fatma Aliye, romanlarında sıklıkla kadınların eğitim ve çalışma hayatını, evlilik ve boşanma konularını irdelemekle kalmaz, yarattığı güçlü kadın figürleri ile toplumsal bir eğitimi de amaçlar. İslamiyetin aydınlık dönemine atıfta bulunarak kadınların asıl değerlerine ulaşması gerektiğini, islamiyette kadının ilim öğrenmek için bir engeli bulunmadığını, bilgiye ulaşmanın herkes için eşit olması gerektiğini savunur. Bunların yanı sıra, Hanımlara Mahsus Gazete, Tercüman-ı Hakikat gibi gazete ve mecmualarda kadının sosyal yaşantıda mutlaka yer alması gerektiğini, çok eşliliğin İslamiyetin buyruğu olmadığını, bu yapılanın aile müessesinin ayaklar altına almak olduğunu, kadının yalnızca doğum yapan bir varlık olmadığını dile getirir. Eğitimini almış bir kadının ekonomik olarak özgür olacağını, kimsenin eline bakmak zorunda kalmayacağını dolayısıyla istemediği bir evliliğe zorlanamayacağını belirten Fatma Aliye, bu düşüncelerini Refet isimli kitabı ile okuyucusuna sunar. Romanın başkarakteri, aynı zamanda romana ismini veren Refet, henüz daha küçük bir çocukken okuyucunun karşısına çıkar. Adım adım hem fiziksel hem de fikirsel anlamda büyümesine tanıklık eder okuyucu.
Refet’in annesi Binnaz Hanım, Hayati Efendi’nin ikinci eşidir. Binnaz, evdeki diğer kadınlara göre daha görgülü, daha medenidir. Bunda İstanbul’dan geliyor olmasının payına değinir yazar. Hem daha görgülü olması, hem Hayati Efendi’nin gerçekten sevdiği kadın olması hem de mirastan pay alacak olması diğer eşleri büsbütün çileden çıkarmıştır. Hayli yaşlı olan Hayati Efendi’nin ölümünden sonra Refet ve Binnaz Hanım evdekilerin kötü muamelelerine maruz kalırlar. Kimi zaman dayak atmaya kadar giden bu kötü muamelelere katlanamayan ana-kız ne var ne yoksa dörtte biri fiyatına satıp İstanbul’a, akrabalarının yanına gitmeye karar verirler. Akrabalarının onlara sırt çevirmeyeceğini düşünürler fakat hangi kapıyı çalsalar elleri boş dönerler. Onların bu hallerine acıyan bir İstanbul hanımefendisi olan Münevver Hanım onlara evini açar. Refet acilen okula yollanır. Binnaz ise orada kaldıkları süre boyunca ev işleri ile mutfak işleri arasında mekik dokur. Arta kalan zamanında ise kızına daha iyi bir hayat sunabilmek için el işi yapıp satmakta ve mahalledeki diğer evlere temizliğe gitmektedir. Henüz daha ufacık bir talebeyken olup bitenleri etraflıca gözlemleyebilen Refet, annesinin onun için yaptığı fedakarlıkların hakkını ödeyebilmek adına kendisine bir söz verir: Muallim olmak. Fakat muallim olmak için çıktığı yolda onları nelerin beklediğinden bihaberdir. Evlerinde kaldıkları Münevver Hanım’ın eşinin emekliliği sebebiyle aile şehir dışına taşınır; hal böyle olunca Refet ve Binnaz başlarını sokacakları yeni bir çatı aramaya koyulurlar. Okula uzak, tek odalı, giriş katında bir yer bulurlar. Binnaz Hanım hem okul masraflarını çıkarmak hem kirayı ödemek hem de karınlarını doyurmak için toplaşıp iki üç insanın yapacağı işi tek başına yapmaya çalışır. Her gün farklı evlere temizliğe gidip akşamına ise gaz lambasının gazı bitene dek nakış işlemeye çalışır. Annesinin bu haline dayanamayan Refet ise derslerini bitirir bitirmez annesine yardım eder. Annesi ara ara Refet’e mezuniyet sonrası hayırlı kısmet çıkarsa evlenip kendini kurtarmasını, yanına kendisi de alırsa ona yeteceğini söylese de Refet yaşıtları gibi güzel olmadığından birinin onunla evlenmek isteyebileceğini düşünmediğini, hal böyle olunca çalışıp öğretmen olmaktan başka çaresinin olmadığını söyler annesine. O çalışacak, muallim çıkacak, kendine de annesine de muallim maaşıyla bakacaktır. Tüm imkansızlıklara rağmen sınıf birincisi olur Refet, son senesinde de bu istikrarı koruyabilirse İstanbul’da öğretmenlik yapabilecektir. Diğer yandan, Rafet’in Dârulmualliminden yakın arkadaşı ve Refet kadar başarılı olan Şule, anne babasının vefatı üzerine kimsesiz kalır. Bu durum Refet’i derinden etkiler ve onu elinden tuttuğu gibi evlerine getirir. Şule Refet ve annesine yük olmamak için dayısından gelen harçlığı ihtiyatlı kullanır, hatta artırıp ev giderlerine yardımcı olmaya çalışır. Fakat tüm bu çabalar evin kirasını dahi çıkarmaya yetmez, üstüne üstlük Binnaz Hanım gücünü yitirmeye ve sık sık hastalanmaya başlar. Bu sefer de Refet’in Dârulmualliminden varlıklı bir arkadaşının ablası Şihâb Hanım yardımlarına koşar. Mezuniyete dek Binnaz Hanım’a, Refet ve Şule’ye ellerinden gelen desteği yaparlar. Binnaz Hanım tüm bu iyi muamelelere rağmen iyileşemez. Kızının sınıf birincisi olarak mezun olduğu haberini aldıktan birkaç dakika sonra ise verir son nefesini.
Annesinin vefatı ve Şule’nin dayısının yanına gitmesi sonucu koca şehirde kimsesiz kalan Refet’e akrabalarından Mucib Bey evlilik teklifi eder. Fakat bu evlilik teklifinin altında sevgiden çok çıkar vardır. Okumuş bir kadınla evlenirse, hesap kitap işini bedavaya yaptırabileceğini düşünen Mucib Bey, kendisinden oldukça küçük olan Refet’in karşısına tüm kabalığıyla çıkar. İşte tam da bu noktada Refet, kendine üstten bakan bu adamın yüzüne olanca nefretini kusarak onu reddeder. Buradan da çıkarılabileceği üzere, Fatma Aliye, Refet karakteriyle eğitilen kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanıp istemedikleri evliliklere boyun eğmeyeceğini vurgular. Burada asıl anlatılmak istenen, eğer Refet mutsuz ama rahat bir evlilik yaşamayı tercih etseydi, aldığı eğitimin hiçbir önemi olmayacaktı.
Roman boyunca hayatın güçlüklerine direnen kadın karakterlerin yaşadıklarına tanıklık ederiz. Eğer direnemeyecek, en ufak bir zayıflık gösterecek olsalar akıllarda asla yer edinemeyeceklerdi. Refet karakteri tüm yaşadığı olumsuzluklara rağmen kimseye minnet etmemiş, iki kuruş için başkalarına boyun eğmemiştir. Kimi zaman okuyucu onun bu hareketlerini fazla bulsa da bu hareketler Refet’i Refet yapan hareketlerdir. Özellikle romanın yazıldığı tarihe baktığımızda 1890’lı yıllarda bir kadın karakterin maddi manevi imkânsızlıklara rağmen okuyup meslek sahibi olması, hayatta başarılı olması topluma bir mesajdır. Bu yönüyle Fatma Aliye, toplumu eğitebilmeyi amaçlamıştır. Kullandığı dilin sade oluşu ve teknikten ziyade içeriğe önem vermesi de amacını destekler niteliktedir.
Yazel KİREMİTCİ