1967 senesinde Bağdat’ta dünyaya gelen Sinan Antûn, eğitimine Bağdat’ta başlar, lisans eğitiminden ardından patlak veren Körfez Savaşı sebebiyle ailesiyle birlikte Irak’ı terk eder. 2006 senesinde Harvard Üniversitesi’nde Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde doktorasını tamamlar. Yalnız Nar isimli kitabı 2014’te Uluslararası Independent Kurmaca Ödülü listesine girmiş ve yazar bu kitabı ile aynı sene En İyi Arap-Amerikan Kitap Ödülü’nü kazanmıştır. Halen New York Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi olan yazar, Irak tarihi ve politikası, Mahmud Derviş ve Sargon Boulus’un poetikaları üzerine akademik yazılar kaleme almaya devam etmektedir. Yalnız Nar isimli kitabında Sinan Antûn, Irak’ın yakın geçmişini, ölümle dolu olan Irak sokaklarını, ardı arkası kesilmeyen savaşları, mezhep çatışmalarını, acının kol gezdiği bir atmosferde hayatta kalmaya çalışan insanları ustaca tasvir eder.

Bir rüyanın -belki de kâbusun- derin hatırası ile başlar kitap. Baş karakterin kabuslarının daimî misafiri olan ölümün ona neden bu denli fazla uğradığı kitabın ilerleyen bölümlerinde ayyuka çıkacaktır. Babası gasilhane sahibi olan, geleneksel bir Şii ailesinden gelen Cevat’ın çocukluğundan yetişkinliğine dek başından geçenlere tanıklık eder okuyucu. Önceleri yaz tatillerinde babasının yanında çalışarak gaslin ince ayrıntılarını öğrenmeye çalışan Cevat, babasının ölümden para kazandığı gerçeğini epey uzun bir süre göz ardı etmeye çalışır. Babası; Cevat’a ve abisi Emir’e baba mesleğini öğretmeye ve vakti geldiğinde onlara devretmeye isteklidir. Cevat babasından öğrendiklerinin hiçbir detayını atlamadan not defterine eklemeye gayret gösterir. Bunu biraz da babasını mutlu etmek için yapar. Resme olan ilgisi sebebiyle bir de teneşirdeki ölülerin yüzlerini eklemeye başlar bu deftere; fakat babası inancı gereği ölülerin resmini çizmesine izin vermez. Babasının yanında kaldığı yaz tatilleri boyunca gasletmeyi enine boyuna öğrenir. Suya nilüfer ve kâfur eklemenin, tabutun içine bahçedeki nar ağacından bir dal koymanın önemini iyice kavrar; inanca göre, kâfur ve nilüfer hoş koku verirken dal parçası eklemek de kabir azabını azaltır. Fakat tüm bu dersler arasında en çok aklında kalan ise, ölülerin yıkandığı suyun lağıma akıtılmaması gerektiğidir. Su, gasilhanenin bahçesindeki yalnız bir nar ağacını beslemektedir. Ölüm, yaşamı beslemektedir bir bakıma.

1980 yılında başlayan, 8 sene sürüp de sonuca bağlanmayan İran-Irak savaşının başlamasıyla doktorluk mesleğine ara vererek cepheye giden Emir -kitapta Amuri olarak da bahsedilir- şehit olur. Abisinin şehit olması üzerine her gün gasilhanede karşılaştığı ölümün ne demek olduğunu ilk kez anlar Cevat. Babası gibi gassal olmak istemediğini, asıl tutkusu olan sanata yönelmek istediğini belki de ilk kez kendine söyler. Bitirme sınavından aldığı puanla Güzel Sanatlar Akademisinin heykel bölümüne girmeye hak kazanır ve ailesinin tavrına aldırış etmeyerek hayallerinin peşinden gider. Fakat ölümün kol gezdiği, insanların bir an için kaybolup bir daha bulunmadığı, ufacık bir kıvılcımın mezhepler arası çatışmaya kadar gittiği bir yerde sanata yönelmek pek mantıklı bir davranış olmayacaktır. Mezuniyet sonrasında işsiz kalan Cevat, baba mesleğini yapmayı reddederek boyacılığa başlar. Fakat dikiş tutturamaz. Gasilhaneye dönmeyi şiddetle reddeden Cevat, ülkeden iltica etmeyi ve eğitimine yurtdışında devam etmeyi kafaya koyar. Fakat abisinden sonra babasını da kaybetmesi, elini kolunu bağlar Cevat’ın. Annesini tek başına bırakamayacağı için, umutlarını, hedeflerini ve heveslerini alıp gasilhanenin teneşirine gömer adeta. Bastırdığı hayal kırıklıkları, öfke nöbetleri, tutkuları ve her gün karşılaştığı ölüm onu rüyalarında da rahat bırakmaz. Savaşın ve getirdiği yıkımların insanları rahat bırakmaya niyetinin olmadığı gibi, kabuslar da Cevat’ın yakasını bırakmaz. Bir diğer deyişle, gasilhanenin içine ruhunu hapseden Cevat, ölümü de rüyalarına hapsetmiştir. Bir zamanlar varlığını şiddetle reddettiği nar ağacı, son zamanlarda en büyük dostu olur Cevat’ın. Bir ona döker içini, bir ona dert yanar.

Merkeze Cevat’ı alarak İran-Irak Savaşı, Kuveyt’in işgali, Körfez Savaşı, ABD’nin Irak’ı işgali ve mezhep çatışmalarına değinen Sinan Antûn, daha çok bunların halkta ve bireyde bıraktığı psikolojik tahribat üzerinde durmuştur. Anlattığı konunun ağırlığını okuyucunun sırtına yük etmekten kaçınan yazar, oldukça sade bir dil kullanmıştır.

Yazel Kiremitci

Kaynakça

ANTUN, Sinan (2017). Yalnız Nar (çev. Süreyya Çalıkoğlu). Aylak Adam Yayınları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir