Bir Kırlangıcın 80 Yaşındaki Kanatları: Donna Donna

Günümüzde Donna Donna ismiyle bilinen folk şarkısı, aslen Aaron Zeitlin’in yazdığı ve Sholom Secunda’nın Esterke (1940-41)isimli müzikal için bestelediği “Dos Kelbl” (“Buzağı”) adında bir parçadır. Secunda, Yiddiş parçayı daha sonra Dona Dona olarak İngilizceye çevirmiş olsa da şarkı, 1950 ortalarında Arthur Kevess ve Teddi Schwarts tarafından yeniden düzenlenmiş ve Joan Baez’in 1960’ta çıkarttığı Joan Baez albümündeki yeriyle dünyaca ününe kavuşmuştur.

Fuseli’nin “Kâbus”u ve Freud

Henry Fuseli (Johann Heinrich Füssli) aslen İsveçli olan fakat hayatının büyük bir bölümünü İngiltere’de geçirmiş; Kraliyet Akademisi’nin üyesi olan bir sanatçıdır. Londra’ya yerleşmeden önce bir süre Roma’da yaşamış, Klasisizm ve Michelangelo üzerine çalışmalar yapmıştır. “Kâbus” 1782’de Kraliyet Akademisi’nde ilk sergilendiği andan itibaren büyük bir ilgi toplamış ve bu ilgi ile Fuseli’nin şöhreti, resmin gravür versiyonlarının yapılmasıyla da giderek artmıştır.

Egon Schiele ve Eserleri Üzerine Bir İnceleme

Egon Schiele dendiğinde akla ilk gelen eserler çıplak bedenler ve otoportrelerdir. Sanatçının, olanı farklı algıladığı her eserinden anlaşılır. Resmettiği insanların bedenleri olduğundan daha çirkin, yüzleri ise daha keskin ve serttir. Eserlerinde daha çok sulu boya ve kurşun kalem kullanmayı tercih eden Schiele’nin bazen bu iki tekniğe tebeşir karıştırdığı da bilinir.

Medusa ve Feminizm Üzerine

Mitolojiyle ilgilenen, akademik olarak mitoloji ile ilgili ders almış herkes ve belki de sadece Yerebatan Sarnıcı’nın derinliklerine bir rehber eşliğinde inmiş insanlar, Medusa efsanesini bilir. Yılan saçlı, dehşet verici gözlerine bakanın sonsuza kadar taşa dönüştüğü, o efsanevi canavar. Fakat bir canavarı canavar yapan nedir? Herhangi bir karakterin iç yüzünü bilmeden ona kötü diyebilir miyiz? Bir başkası için kötü olan bizim için de öyle midir?

“Gölgesizler”in İzinde Varlık Arayışı

1958 senesinde Denizli’nin Çal ilçesinde hayata gözlerini açan Hasan Ali Toptaş’ın, ilk öykü kitabı olan Bir Gülüşün Kimliği 1987’de, ikinci öykü kitabı olan Yoklar Fısıltısı ise 1990’da yayımlandı. Yazarlık kariyerinde emin adımlarla yükselen Toptaş, 1992 senesinde Ölü Zamanlar Gezginleri isimli öyküsüyle, Çankaya Belediyesi ve Damar Edebiyat dergilerinin düzenlediği bir yarışma ile ilk ödülünü kazandı. 1994 senesinde yayımlanan Gölgesizler romanı, yazara Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandırdı.