Barok üslup sanat tarihinde genellikle Rönesans’ın ve klasik sanatın sonrasına konumlandırılır. Bu kendi başına apayrı bir estetik ve sanat anlayışıdır. 17. yüzyıl Avrupa’sında özellikle İtalya’da, resim sanatından heykele, mimariden müziğe kadar geniş bir alanda etkisini göstermiştir ve benim de en beğendiğim sanat akımlarından biridir.

Barok kelimesinin Portekizcede “düzenli olmayan” ya da “şekli bozulmuş inci” anlamına gelen barroco’dan geldiği düşünülür. Kelimenin anlamı bize Barok sanat anlayışı hakkında ipucu vermektedir. Barok sanatta önceki sanat akımlarının aksine – Rönesans ve Maniyerizm – düzen ya da durağanlık yerine düzensizlik ve hareket hali hakimdir. Resim ve heykelde betimlenen olayın ya da hikâyenin en can alıcı anının yakalandığını görürüz. Özellikle resimde ışık ve gölge kullanımının oluşturduğu kontrast önemli bir yer tutar. Bu kontrastı Barok resimlerin çoğunda görmek mümkündür, özellikle Caravaggio bunu çok iyi kullanır. Daha karmaşık ve düzensiz kompozisyonlar kullanılır. Bütün bunlar kendisinden önce gelen Maniyerizm, Rönesans ve klasik sanata meydan okur. Sanat alanına büyük bir değişim gelmiştir.

Caravaggio’nun Portresi, Ottavio Leni

Resim alanında Michelangelo Merisi da Caravaggio, Barok üslubun en önemli temsilcilerindendir. “Aziz Peter’in Çarmıha Gerilişi” tablosunda, her bir figürün çarmıhı kaldırırken yaşadığı güçlük vücut hareketleri ve duruşlarıyla bize gösterilmiştir. Özellikle çarmıhın altına girerek sırtıyla kaldırmaya çalışan kişi ve Aziz Peter’in çaresiz yüz ifadesi olayın canlılığını yansıtır. Resme baktığımızda hareketi hissedebiliyoruz. Büyük ihtimalle birkaç saniye içerisinde Peter ters bir şekilde çarmıhta duruyor olacak. İşte Barok üslubun en önemli özelliklerinden birisi budur; olayın en can alıcı anı betimlenir. Barok dönemin en büyük ressamlarından Caravaggio, hareketi ve anı yansıtmayı mükemmel bir şekilde başarmış. Resmin detaylarına indiğimizde ise Barok sanatın bir diğer önemli unsuru olan gölge ve ışığın ustaca kullanılmış olduğunu görüyoruz. Caravaggio’nun ışık kullanımı sert ve gölgeleri derindir. Kullandığı teknik ve üslup kendisinden sonraki sanatçıları etkilemiş ve “Caravaggioculuk” ve “tenebrizm” kavramları altında bir akım oluşmasına sebep olmuştur. Burada tam olarak Peter’in üzerine düşen ışık, olayın dramatikliğini artırırken aynı zamanda onun vücut hatlarını, kaslarını ve içinde bulunduğu durumdan dolayı acizliğini ön plana çıkarıyor.

Aziz Peter’in Çarmıha Gerilişi, Caravaggio, 1601

Caravaggio’nun bir başka eseri “Şüpheci Thomas” da yine Barok resmine verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Bu tablonun konusu da İncil’den alıntıdır. İsa’nın etrafına üç havari toplanmış ve bunlardan birinin eli, Thomas’ınki, İsa’nın böğründeki yaraya girmiş şekilde duruyor. Yahya İnciline göre İsa, Şüpheci Thomas’a şöyle diyor: “Yaklaştır… elini, koy böğrüme. Kuşkucu olma, inançlı ol!” İsa’nın bunu demesinin sebebi, Aziz Thomas’ın İsa’nın çarmıha gerildikten sonra mezardan kalkıp geldiğine inanmamasıdır. Thomas şöyle demişti: “Ellerinde çivi izlerini görmedikçe, çivilerin yerine parmağımı değmedikçe ve böğrüne elimi dokunmadıkça size inanmayacağım.” Caravaggio yine en çarpıcı anı alıyor ve resmediyor: Şüpheci Thomas’ın parmağını İsa’nın böğrüne soktuğu an. Işık ve gölge kullanımı yine dikkat çekiyor ve dikkatleri İsa’nın böğrüne ve Thomas’ın parmağına yönlendiriyor. Havarilerin ve İsa’nın bedenleri ve yüzlerinin idealize edilmemesi, ya da kıyafetlerindeki özensizlik de dikkat edilmesi gereken bir nokta. Caravaggio, önemli dini figürler için halktan, fakirlerden, fahişelerden, sıradan ve özensiz modeller kullanmıştır.

Şüpheci Thomas, Caravaggio, 1601-1602

Barok heykel denildiğinde ise akla ilk gelen isim Gian Lorenzo Bernini olur. Bernini sadece heykeltıraş değil, aynı zamanda mimardı. 17. yüzyılda Roma’da hem heykel hem mimaride birçok eser vermiştir. Hatta Roma’daki heykellerin dörtte üçünün Bernini’ye ait olduğu bile söylenir. Yani Roma sokaklarında yürürken onun bir eserine rastlamamak imkansızdır. İlk olarak Bernini’nin “Davut” heykelinden bahsetmek ve Rönesans sanatçıları Donatello ve Michelangelo’nun “Davut”ları ile karşılaştırarak Barok sanatın unsurlarını göstermek istiyorum. Öncelikle Davut ve Golyat hikayesinden bahsedeyim. Eski Ahit’teki anlatıya göre İsrail ile Filistin arasındaki savaşta Filistinlerin en güçlü askeri Golyat’ın karşısına Davut çıkar. Sadece bir sapan ve kılıçla devin karşısına çıkan genç Davut, sapanla Golyat’ı sersemleterek yere düşürüp kafasını kesmeyi başarır. Genç Davut daha sonra İsrail Krallığı’nın başına geçecektir. Bu olay sanat tarihinde birçok esere konu olmuştur. Michelangelo’nun heykeli normal insan boyutlarından büyük ve henüz Golyat’la karşılaşmamış olan Davut’u bizlere gösterir ve durağan haldedir. Donatello’nun heykeli ise Davut’un Golyat’ı öldürdükten sonraki halini betimlemiş ve yine durağan bir heykeldir. Bernini ise onu savaş anında betimlemeyi tercih etmiş ve tam olarak sapanı Golyat’a doğrultacağı anı seçmiştir. Bu heykel Barok sanatını tek başına temsil edebilir. Davut’un vücudunun geriye doğru aldığı pozisyon, dudaklarını içine doğru sıkması, eliyle sapanı hazırlaması ve üzerindeki gerginlik bize olayı yeniden yaşatmaktadır. Bernini en dramatik ve heyecanlı anı betimleyerek, heykeli adeta canlı bir hale sokmuş ve olayı yeniden canlandırmıştır. Rönesans’taki düzen ve durağanlığın yerine kullanılan hareket ve devinim ve savaştaki en önemli anın seçilmiş olması bu heykeli Barok sanatın en önemli eserlerinden biri haline getiriyor.

Bernini’nin bir diğer eseri “Azize Teresa’nın Vecdi,” Roma’da Santa Maria della Vittoria Kilisesinde yer alan bir heykel grubudur. Aziza Teresa, 16. yüzyılda yaşamış ve mistik kehanetler içeren bir kitap yazmıştır. Heykel grubu, kitapta da geçen Azize Teresa’nın kendinden geçiş anını anlatmakta ve bu sırada bir melek Azize’nin göğsünü delmektedir. Azize Teresa bu durumdan hem zevk hem de acı duymaktadır. Bernini ise eserinde yine hikâyenin en önemli ve hareketli noktasını betimlemiştir. Azize kendinden geçerek göğe doğru yükselmektedir ve yüz ifadesi durumunu özetlemektedir. Teresa’nın ağzı sanki her an bir şey söyleyecekmiş gibi açıktır. Bu Bernini’nin çoğu heykelinde var olan bir durumdur. Heykeller her an konuşacak gibi bir hareket halindedirler. Bu da Barok sanatın bir parçası olarak yorumlanabilir. Heykel grubunun yerleştiriliş şekli onu adeta havada asılı duruyor gibi göstermekte ve kompozisyona katkı sağlamaktadır. Bu kilisede sergilemek için müthiş bir eser. Aslında bu dönemin çoğu eserini bu şekilde kullanım alanıyla düşünmek gerekiyor; yani dini bir törende ya da kilisenin içerisinde.

Örnek olarak verdiğim bütün eserlerin konusuna baktığımızda Hristiyan ikonografisinden beslendiğini görüyoruz. Eserlerin hepsinin ikonografik açıklamasını yapmasam da bu tabii ki o dönem için oldukça önemliydi. O dönemde İtalya’da Katolik Kilisesi sanat hamiliği yapan önemli kurumlardan biriydi. Kilise’nin amacı yükselen Protestanlığa karşı Katolikliği korumak ve yaygınlaştırmaktı. Dolayısıyla Barok sanat İtalya’da, özellikle Roma’da, karşı reform amacıyla ve halka Papalığın mesajını iletmek için de çokça kullanılmıştır.

Ege A. Özbek

Kaynakça

Artble.com, (2014). Caravaggio Style and Technique | artble.com. www.artble.com/artists/caravaggio/more_information/style_and_technique.

Gombrich, E. H. (1992). Sanatın Öyküsü. İstanbul: Remzi kitabevi.

Kleiner, F. S. (2016). Gardner’s Art Through The Ages: A Global History. 15th ed., Cengage Learning.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir